Bir Guitar Hero Fenomeni




Pazar gecesi gelen e-mail üzerine salı gecesi (21 Aralık) Superonline'ın düzenlediği aralık ayı guitar hero turnuvasındaydım.Bu ayki turnuvanın diğer aylardan bir farkı da vardı.Önceki turnuvalara, etkinliklere katılmış herkesi biraraya toplayan bir parti havasındaydı.


Kapıda bizi karşılayan Superonline yetkilileriyle beraber içeride keyifli dakikalar geçirdik.Bu etkinliklerin önemli bir noktası da internet kullanıcılarını , bloggerları kurum çalışanlarıyla aynı ortamda bulundurması.Bu sayede birebir etkileşim ortamı doğuyor.Bence bu çok güzel birşey.Ayrıca oyunsever internet kullanıcılarının eğlenmesi açısından cuk oturmuş bir aktivite guitar hero turnuvası.Oyun oynamaya meraklı olmayan ben bile oynayan grupları izledikçe ve o ortamda bulununca heves edip denedim!


Geçen ayki turnuvaya gittiğimde de bayağ eğlenmiştim ve internette bekleyerek geçirdiğim zamanın nasıl da kum gibi ellerimden akıp gittiğini farketmiştim verilen kitapçık sayesinde.Kullandığım internet servisi, "Hızınızı yükseltelim mi?" dediğinde umursamamıştım zamanında şimdi acı bir şekilde anlamış oldum:(


Gecenin sonunda bir dahaki aktivitede görüşmek üzere diyerek ayrıldığım blogger arkadaşlarım için de ayrıca teşekkür etmek isterim Superonline'a.Sayesinde fiber optik kabloların nasıl sıcak arkadaşlıklara döndüğünü gördüm.

Tekirdağ Rakısı Efsanesi

Merve 16:32 | 0 yorum

Kuruldu çilingir sofraları, doldu kadehlere aslan sütü

İçtik aşka geldik ,olduk çakırkeyif

Döküldü bir bir derdi gönüllerin ,

Peki bu mey nasıl çıkmış hele bir deyiverin?

Yazıma böyle bir dörtlükle başlamak istedim.Bir nev-i ana fikri özetledim.Tekirdağ rakısı düşünmüş, taşınmış böyle içimi efsane olan bir rakının efsanesi acep nasıl olur diye bize sormuş.Bence iyi de etmiş.Sayesinde herkes kendi efsanesini ballandıra ballandıra anlatır artık.

Eğer sen de efsaneni paylaşmak istiyorsan 15 Ocak'a kadar http://www.facebook.com/tekirdagrakisi adresine gir Efsaneler Kitabı'na girmeye hak kazan ve gerçek efsanenin doğduğu topraklara gidecek 10 kişiden biri ol.

2011 GEL BAK SANA LAFLAR HAZIRLADIM

Çoook uzun bir süre sonra tekrar döndüm aranıza. Aslında bir yere gitmemiştim, nedense yazamadım bir şey. Yazdım beğendim, yırttım attım. Kısacası , yazar tribine girdim birkaç ay.Düşündüm sonra, dedim Merve ayıp ediyorsun okurlarına nedir bu havalar?Yaz yahu!
Velhasıl kalemim elimde tıngır mıngır kayarken boş kağıt üzerinde, ben gecenin bir vakti size yeni yılla ilgili bir yazı yazacağım.Mağlum , sene bitiyor , yeni yıla gireceğiz gerçi her geçirdiğimiz yıl bir öncekine göre yeniydi ama işte tüketim toplumu yılları, yerleri her şeyi eskitiyoruz. Nedense böyle de bir sitem ettim geçen yıllara oh!
Yılbaşı , küçükken ne kadar da heyecan vericiydi benim için.Her minik için öyledir gerçi.Çok kalabalık bir aile değilizdir ama işte o yılbaşı gecesi eğlencesi, (aman ne eğlence TV’de İbrahim Tatlıses!) kıvırtan dansözler, masada çeşit çeşit abur cubur tıkın Allah tıkın …
He bir de yılbaşı çekilişi yapılırdı okullarda.Sen kimi çektiysen kurada ona hediye alırdın bir başkası da sana.Aman efendim bir de gizli tutardın hediye alacağın kimsenin adını hediyelerin verileceği gün sürpriz olurdu falan.Ah ah zamane eğlenceleri…
Lisede, sınıftaki sekiz, on kız birbirimize hediye alırdık ufak da olsa.Erkekler hediyelerine kavuşan kızların tepkileriyle alay ederlerdi.Haklılardı gerçi. Herkes hediyeyi daha açar açmaz otomatik olarak “Ayy çok şeker!” diyordu :)
Şimdi yeni yıl gelmiş neyime diyorum.Yaşlanıyoruz be aga , diyorum etrafımdakilere.Bir hüzün çöküyor yerli yersiz…Hayır umudumu kaybetmiyorum asla ama nedense hiçbir şey iyiye gitmiyor.Ne ülke ekonomisi ne benim halet-i ruhiyem…
Allah kerimdir deyip eski günlerdeki gibi salak salak sevinmeye çalışıyorum.Şimdi fark ettim kırmızı don almaya bile hevesim kalmamış aaa!
Neyse 2011 gel bak sana laflar hazırladım.Bu sene de bana aşkın yerini söylemezsen küserim.Bir yıl mutsuz gezerim sonra da mutsuzluğum kara deliğe döner, dünyayı yutar haberin olsun!Milenyumda kaosu yaşamadık ama bak damarıma basarsan bu yıl arap saçına döner.Ben baştan tembih edeyim de sonra söylemedi deme.Zaten 2012’de dünyanın sonu gelecekmiş öyle demiş kahin Mayalar bari şu kalan zamanı rahat rahat yaşayalım değil mi?Savaşlar çıkmasa, felaketler olmasa, dünya huzur,barış içinde olsa ama olmaz biliyorum…Her şey mükemmel olsa insanlar kafayı yer. Yaşadığımız anın değerini bilmemiz için daha kötüsünü görmemiz gerekir çünkü.Hem zaten sen sadece şu yorgun dünyanın omzuna binecek bir zaman dilimisin elinden bir şey gelmez…
Artık yeni yıla söyleyecek sözüm kalmadığına göre yazımı sonlandırayım yavaş yavaş. Bu sene kendime verdiğim sözler var.Daha dengeli, daha az duygusal biri olmaya çalışacağım.Efendime söyleyeyim sonra yurtdışına özellikle de İspanya’ya gitmek gibi planlarım var, işin maddi kısmını çözmekle meşgulüm hadi hayırlısı.He bir de kendimi özletmeyip her ay düzenli olarak yazacağım izci sözü!(Hiç izcilik yapmadım ama onların sözlerine itimat ediliyor genelde:) )

Oltaya takılan balık

Kimseyi sen onu seviyorsun diye zorlayamazsın.Sen sevgini gösteriyorsun diye bir karşılık bekleyemezsin.Bu yüzden sevginimümkün olduğunca içinde sakla ki sonra karşındaki insanı suçlu bulma.Yok eğer yapamıyorsan sevme kardeşim!Herkes oltaya takılmış balık gibi birinin peşinden gitmiyor ki!Okyanus büyük kendi başına yüzen özgür balıklar da var.Tabi günün birinde onlar da uğrarlar aşk yeminin azizliğine ama hiç değilse şimdi mutlu ve rahatlar.Sen de öyle ol,oltaya takılma hevesiyle yanıp tutuşma!Ya da git seni seviyorum diyene aç gönlünün kapılarını.Ne kadar baki kalır o yolcu da bilinmez ama hiç değilse bu kadar acı çekmezsin...

Bitenlerin Ardından

Bitti hoşçakal sözcükleriyle bitebilse keşke her şey...Neden insan karşındakini bile inandırırken kendini inandıramıyor?O ilk baştaki rahatlama duygusu neden sonra insanın içine çöküyormuş gibi oluyor?Ben mi getirdim sonu yoksa o mu koydu noktayı muallak.Zaten neyden eminiz ki bu hayatta?Yaşanmamışlıklar bile beni üzüyor.Ne yaşayabildik ki bir de onlara üzüleyim!Her "Artık yeter!" dediğim zamanın ardından,saniyesinde umut tomurcukları da filizlendi benliğimde.Ne kadar reddetsem de kalbim hep istedi...
Halbuki daha dün bir işaret istemiştim Tanrı'dan.Bu umut yangınına yeni bir gün eklemek ya da bu yangını söndürmek adına.İşaret ilk seçeneği destekler gibiydi veya bilinç altım bana oyun oynadı bilemiyorum.Şu an tek bildiğim şey boşlukta olduğum...Onunlayken de olmuyordu onsuz da olmuyor.Zaten ne zaman benim oldu ki?
Bu gece uyku yok bana anlaşıldı.Aslında uyuyup biraz uzaklaşmak isterdim gerçeklerden ama yatağın içinde bir sağa bir sola dönmekten sıkıldım.Kendime eziyet etmekten de hoşlanıyorum resmen.Kulağımda kulaklık radyoyu açmış yaramı kanatmak için uğraşıyorum ya da gerçek bu eğlenesim yok, her şarkı bana hüzün veriyor...
"İnanmak iste ya da isteme kedinin oynadığı zavallı bir fareydi senin rolün" diyor bana içimdeki bayan doğrucu.Ah sevgi dolu minik fare her seferinde duvara toslamaktan bir türlü vazgeçmeyeceksin değil mi?

Karşı Pencere

Bir gün dershaneden eve dönerken karşılaşmıştım onunla.Tramvayda elindeki bastonuyla iğreti duruyordu kalabalık arasında.Etrafımdakilere sırayla bakıyordum.Sanki o gözüme tanıdık geldi.Herhalde önceden gördüm diye düşündüm.Durağa yaklaşınca farkettim ki bu yaşlı adamla aynı yerde ineceğiz.Kapı açıldı ve ağır aksak adımlarıyla yürümeye başladı.Yürüşündeki aksama geçirdiği felcin iziydi.İçim el vermedi üst geçidin merdivenlerini yalnız başına çıkmasına.Yardım etmek istediğimi söyledim.Biraz mahcup bir tavırla teklifimi kabul etti.Beraber merdivenleri çıktık,üst geçitten geçtik.Yol ayrımına geldiğimizde ne tarafa gideceğini sordum.İsterse evine kadar bırakabilirdim...Şansa aynı yöne gidiyormuşuz da razı oldu.Yine yardımımla yavaş yavaş yürümeye devam ettik.Yokuşu çıkarken yolumuzun üstündeki tatlıcıda durduk.Herhalde dinlenmek istiyor diye düşündüm.Oturduk ve bana beklemediğim bir jest yaptı.Dondurmalı keşkül ısmarladı!Şaşırdım tabi sevindim de.Keşkülümü yerken bir yandan da sohbet ettik.Nerede okuyorum,kaça gidiyorum;o nerden geliyor bunları konuştuk.On beş dakikalık moladan sonra yolumuza devam ettik.Teşekkür ettim ve farkkettik ki aynı caddede oturuyoruz.Hatta kaç yıllık komşuyuz; dedemi ,anneannemi tanıyor.Derken kapının önüne geldik.Beni evine buyur etti.Hatta zili çalıp biz merdivenlerden yukarı çıkarken de karısına, "Bak sana çok cici bir hanım kız getiriyorum" dedi.Karısı, yılların yorgunluğuyla bükülmüş beline rağmen yüzündeki gülümsemeyi yitirmemiş olan pamuk saçlı bir teyzeydi.Beni güler yüzle karşıladı.Oturduk, muhabbet ettik.Şirin teyzem bana her yaşlının elinde kalan en değerli varlıkları olan çocuklarını,torunlarını anlattı.Resimlerini gösterdi bir bir.Kimisi uzakta kimisi yakında oturuyordu.Belki de gelmiyorlardı kim bilir...İzin isteyerek o güzel evlerinden ayrıldım.Caddenin karşısına geçip dedemlerin evine geldim.Hemen o amcayı,beraber gelişimizi,o tatlı armağanı ve evlerinde geçen muhabbetimizi anlattım.Parmağımla dairelerini gösterdim camdan.Dedem onları tanıdıklarını, adamın fotoğrafçı olduğunu söyledi.
Bundan sonraki bayram onlara ziyarete gittim.Beni yine içtenlikle misafir ettiler.Evlerinde yardımcı bir bayan vardı.Teyze zaten dışarıya çıkamıyordu.Bu kısa süren bayram ziyaretinden sonra bir daha uğrayamadım.Zaman geçti.Okul, sınav derken anca yolda amcaya rastlarsam yolda ayaküstü sohbet eder olduk.Üniversiteye başlayınca da iyice görüşemez olduk.Anca pencereden görüyordum onları.Her zamanki gibi mutevazı hayatlarına devam ediyorlardı.Amca pencerenin önünde ufak masada yemek yiyor;sabah gazetesini okuyordu.Arada oğulları geliyordu.Bazen teyzeyi hastahaneye götürmek için çıkartıyorlardı.Geçen gün annem fotoğrafçı amcayı gördüğünü ve karısının 15 gün evvel vefat ettiğini söyledi.Üzüldüm...Annem amcanın da çok üzgün olduğunu vurguladı.Kolay mı 58 yıl aynı yastığa baş koymak...Bir an pişmanlık duydum.Keşke arada yine yoklasaydım onları, iki muhabbet etseydik.Yaz olunca dedemler yazlığa gittiğinden bn de camdaki seyrime ara vermiş; annemlere geçmiştim.O evde olsam farkederdim, önceden öğrenirdim.Neyse...Allah fotoğrafçı amcama sabır versin.Ruhun şad olsun tatlı teyzecim...

Gecenin 3ü

Gecenin 3ünde camdan bakıyorum.Soğuk hava vuruyor göğsüme...Durmuş,gecenin sesini dinliyorum.Çığlık çığlığa martılar...Bulutlar koşuyor gökte ardı sıra.Ara sıra arabalar geçiyor caddeden.Su damlaları düşüyor belli belirsiz borulardan.Işıkları sönük bütün evlerin...Gözlerim dalmış ,sokağın boşluğuna bakıyorum.Sen varsın aklımda seni düşünüyorum...Beni ancak gecenin üçünde bu manzara mutlu ediyor bir de senin hayalin...Martılar geceyle kavga ediyor.Tüm mahalle sakin arabalar ,evler uyuyor.Ben sana teslim...
© Copyright Reserved Deli Kızın Anı Defteri | Design by: Yoshz | Converted into Blogger Templates by Theme Craft